Mokoena Gibi Atlıyor Zaman...
Kimimizi altı yaşında götürdüler oraya, kimimizi yedi. Bak dediler: “Bu sıra, bu masa, bunlar da arkadaş. Hepsi ne cici.” Herkes oradaydı sanki! Dünyada bu kadar çok çocuk var mıydı gerçekten? Boylarımız o kadar kısaydı ki öğretmen hemen seçiliyordu. İlerleyen yıllarda bu boy farkının zararını kopya çekemeyerek anlayacaktık tabi… Okul hayatının en güzel anları teneffüslerde geçerdi… Dersler neyse de o saatlerce süren, hışırtılı uğraşlar sonucunda kaplanan kitaplar! Bugünlerde özleyeceğim aklımın ucundan geçmezdi. Hepsini çantama koyduğumda böcek gibi sırt üstü düşeceğim zannederdim. Zaten ömrü karşısına çıkacak problemleri çözmekle geçecek bizlere hangi akla hizmet o problemleri dayarlardı bilmem. Ama teneffüslerde portakallı Cino yiyebilmek bile o problemlerle uğraşmaya değerdi. Cin de o zamanlar 3 harfli değil, yenebilir bir bisküviydi. (Daha eski okul kantinleri için Bkz: Devlet Bahçeli ve Püskevit) Zaten enerji taşan bünyelere neden bir hışımla da biz enerji depolardık bilmem ama b...