Yarım Ay

Henüz beş yaşındaydım… Mutfaktaki turuncu masanın önünde durmuş babaannemin yaptığı irmik tatlısına bakıyordum. Öğleden sonra teyzeler toplanacak; birbirlerine dönüp tek tek nasılsın diye hal hatır soracaktı. Bir ara yanlarına gidip hoş geldiniz demem gerekiyordu ama zamanı iyi ayarlamalıydım. Erken gidince bütün selamlaşma faslına tanık, geç gidince de lütfetmemiş gibi ayıp etmiş olacaktım. Babaannem telefonla konuşuyordu ama ne dediğini bir türlü duyamıyordum. Zaten bunların yahut mutfaktan taşan hamur işlerinin masadaki irmik tatlısının yanında hiç bir önemi yoktu. Bizimkiler hala o kadar tatlı çeşidi varken irmik düşkünlüğüme anlam veremediklerini söyler. Belki sırf babaannem yaptığı için belki de hakikaten kimse onun gibi yapamadığı için…

Borcam kasedeki tatlıya servis edilmeden önce dokunmak çok ayıptı. Sonra misafirler dokunulmuş yiyeceği mi yiyecekti? Bu sözler kafamda kaç saniye döndü bilmiyorum ama dedemin ayak sesiyle kafamı bir saniyede koridora döndürdüğümü hatırlıyorum. Avucunu açıp ince, gümüş bir kolye gösterdi. Sonra boynuma taktı ve ucunda ne olduğuna bile bakmadan o günü geçirdim. Televizyonun karşısında uyuklarken batmasın diye boynumdan çıkarttıkları o kolye hep benim olanlar arasında kaldı. Yıllar içinde yanına yeni hediyeler, rozetler, yüzük ve küpeler geldi…


Alışkanlığımdır; değerli birisinden hediye aldığımda üstüne titrer, başına bir şey gelmesindense bir kenarda olmasını ama sapasağlam durmasını tercih ederim. Bugün takı kutusunu yerleştirirken elime bir yarım ay geçti. Mutfaktaki turuncu masanın önünde dedemin boynuma taktığı yarım ay. Yıllardır elime almış, boynuma takmışlığım yoktu; karşımda gördüğüme şaşırdım. Üzerinde yazan divisi ma’yı da bu şaşkınlıkla gördüm. Hediye edilenlere değer vereceğim derken değersizleştirdiğim için... Deliler gibi sevdiğim bir insanın en güzel hediyesini görmezden gelecek kadar körleştiğim için... Gömleğimin kolları kullanılmaz hale gelene kadar ağladım... Bir süre sonra sevinip gülümsedim de. Yıllar sonra karşıma çıktığı için... Geç keşfetmenin unutulan anları tazeleyen, dua ettiren, hala özleyebildiğini hissettiren, hem üzüp hem güldüren yanları da varmış; bilmezdim. İnternette yazdığına göre devamında sempre uniti yazması gereken, ikiye ayrılabilen kolye uçlarındanmış. Diğer ucunda muhtemelen güneş olan kolye nerededir, kimdedir bilmiyorum. Sabah makul bir saate kadar dayanıp babaannemi arayacağım. Küçükken bir şeyden korktuğumda dedem: “bak ben ‘a’ desem gelirim, korkma” derdi. Şimdi burada değil ama ben 'a' desem geleceğini biliyorum. Çünkü biliyorum ki; bölünmüş ama hala birlikte.

Yorumlar

  1. Telifini ver kısa film yapalım, duygulandım he..

    YanıtlaSil
  2. Bu böyle kalsın, biz yaratmaya devam edelim :) Ama... Saol

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

VAR OLMAYAN ÜLKE’NİN KAYIP ÇOCUKLARI

Satın Alınamayan Hayal