Satın Alınamayan Hayal
Şimdi çayınızı alıp arkanıza yaslanın. Size gerçek hayattan
alınan, film gibi bir bilim kurgu hikayesi anlatacağım. Adını da Yeşilçam
filmlerindeki gibi klasik seçelim ki okuyanı bol olsun. Karşınızda: Satın
Alınamayan Hayal! Olanları anlatabilmek için ilk iş bir soru sorayım, arkoloji kavramını duyan kaç kişiyiz?
Hayır, arkeoloji değil, tam olarak “arkoloji”.
İlk kez İtalyalı Mimar Paolo Soleri’den duyduğumuz bu kelime bugün belki
de bizlere çocukken izlediğimiz jetgiller’in müdanasız yaşamını vaat ediyordu. Bu
konuda Jetgiller’i örnek veriyorum çünkü arkoloji’nin yakın zamanda kurulduğu yer
tam da o çizgi filmdeki gibi, suların ve yeşilin hayli uzağında, gerçek dışı bir alanda...
Mimari ve ekoloji kavramlarının birleşimiyle oluşan arkoloji
yüksek nüfusa yönelik hizmet vermeyi amaçlayan, doğaya zarar vermeyen ve büyük,
iç içe geçmiş yapılardan oluşan bir dizi tasarım ilkesini göz önüne alıyor. Bu
projede teknoloji denince adı ilk seferde aklınıza gelen pek çok büyük firmayı ortak
olarak görebilirsiniz. Birleşik Arap Emirlikleri'nin Masdar kentinde inşa
edilen alan insanlara tam anlamıyla “planlanmış şehir” sözünün karşılığını
vermeyi amaçlıyor. İnsanoğlunun bu işi onca paraya rağmen ne kadar
planlayabildiği ise hikayemizde kaderin cilvesi gibi görünüyor.
Solda hayal edilen kent şu sıralar sağdaki durumda |
Masdar'ı Tanımak
İnşasına 2006 yılında başlanan proje hemen her şeyini
doğadan üretecek ve enerji ihtiyacını güneş yada rüzgar santralleri
aracılığıyla karşılayacaktı. Uzmanlar karbon ve çöp atımı için gururla “sıfır”
kelimesini kullanıyordu. İngiltere
menşeili bir mimarlık firması tarafından tasarlanan proje Abu Dabi Uluslararası
Havalimanı'nın yakınında inşa edilmeye başlandı. Dünyanın en saygın girişimi olarak
adlandırılan bu çöl kentinde yüzde 75 elektrik ve yüzde 80 su tasarrufu
sağlanırken, yaşam için yenilikçi ürünler de geliştirilecekti. 25 yılda 2
milyar dolarlık petrol eşdeğerinde enerji tasarrufu sağlanması beklenen proje
için dünyanın dört bir yanından çalışan alımı yapıldı ve onlarca insan
hayatlarını değiştirip Masdar’a taşındı. Pek çok hayali birleştiren kentte insanoğlu
için çarpıcı yenilikler de vardı. Mesela otomobiller içeriye alınmayacak ve
ulaşım koza biçiminde yaratılan tek kişilik taksilerle direksiyon olmaksızın sağlanacaktı.
Pek çok mimarın üzerinde çalıştığı binalar ışığın ve rüzgarın en uygun şekilde
gelmesi için tasarlandı. Ortak bir şebeke ile yönetilen kentin elektrikli klima
ihtiyacını azaltmak için ise solar, termal ve jeotermal soğutma teknikleri
uygulandı.
Onlarca uzman, araştırma ve altyapı çalışmasının ardından tarihler
2011’i gösterdiğinde kentte elli bin kişilik konutun yer aldığı ve bin beş yüz işletme
için teklif beklendiği açıklandı. Su kaynakları için de çeşitli düzenlemelere
gidildi. Örneğin Türkiye’de 2015 yılında yapılan son araştırmalara göre kişi
başına düşen ortalama su miktarı 203 litre. Geleceğin kentinde ise yağmur ile
yakındaki körfez sularının kurtarılması hedeflendi ve uzmanlar ilk aşamada kişi
başına düşen günlük su ihtiyacının 180 litreye, sonraki aşamada ise 105 litreye
düşürüleceğini söyledi. Tabii “geleceğin
şehri” adıyla anılan ve “yeşil şehir” olması öngörülen bu alanın
sürdürülebilirliği tartışmalı. Mesela böyle bir yatırım denenirken neden yıl
boyu sıcaklık ortalamasının çok fazla değişmediği alanlara bakılmadı yada suya
ulaşımın kolay olduğu ve gerçek bir yeşil örtüye sahip köylere gidilmedi?
Böylece en azından soğutma-ısıtma gibi dertler olmaz, suyun proje alanına
taşınması için büyük yatırımlara gerek kalmaz ve proje dünyaya kanıtlamak istediği
sürdürülebilirliği daha net gösterebilirdi.
Bu ve buna benzer sorulara cevap olarak hemen hepimiz basitçe para diyebiliriz
sanırım. Ama bugün gelinen nokta gösterdi ki, bazı şeylere o da yetmiyor…
İnsan işgali ve bir rüyanın bitişi
İlk adımları 2006 yılında atılan proje 2010 yılında ilk altı
binasıyla yaşanılabilir bir yer haline geldi ve insanlar yerleşmeye başladı. Fakat
işler -belki küresel kriz, belki istenilen
çevre rapor ve sonuçları alınamadığı için-yavaşladı ve 2015’te bitirileceği konuşulan alanlar yarım
kaldı. Nihai tamamlama 2020 ile 2025 yılları arasında olacak şekilde geriye
itildi. 2016 yılına gelindiğinde ise projenin bitmiş kısımlarını yeniden değerlendiren
uzmanlar Masdar için 2030 yılını işaret edip bir öteleme daha yaptı… Bu beşer
yıllık ertelemeler aklınıza yataktan kalkacağını anlayan bir insanın sırf rüya
biraz daha sürsün diye beşer dakikalık alarm ertelemelerini getirsin. Çünkü
bugün itibariyle yöneticiler, sıfır karbon şehri kurma hedefinden vazgeçtiler. Üstelik
görünen o ki, proje bugün tümüyle tamamlanmış olsaydı bile bu amaca
ulaşamayacaktı. The Guardian gazetesine proje hakkında bilgi veren Masdar Kenti
Tasarım Müdürü Chris Wan, bugün itibariyle “sıfır atık” konusunun bir hayal
olduğu ve tam zamanı kestirilemeyen gelecek için yaklaşık yüzde 50’lik bir iyileşmenin
beklendiğini açıkladı.
İçleri zar zor dolan ofis binaları, ıssız sokakları, terk
edilen hayalleri ve gelişmemiş dev arazisiyle geleceğin kenti Masdar karşımızda…
İnsan düşünmeden edemiyor, kim bilir, belki de insanlığı bekleyen gelecek
hakikaten böyle bir şeydir! Neticede sürdürülebilirliği, daha az tüketimi
hedefleyip işin sonunda daha çok tüketim yapan biziz. Yine de projenin bir
şekilde kullanılabilmesi için umutluyum. En azından oluşan devasa platoda, konu
da hazırken müthiş bilim kurgu ve aşk temalı filmler çekilebilir. Bu da Hollywood’a
tavsiyemdir.
Yorumlar
Yorum Gönder