PRENSESİN UYKUSU


Masallar genelde uzak diyarların birinde, melek kadar güzel ve pamuk kadar yumuşak kalpli hanedan üyesinin kötülükle sınanmasını anlatır. Masalsı anlatımıyla perdeye yansıyan Prensesin Uykusu'ysa uzak diyarların aksine, on beş milyonluk İstanbul'da geçiyor . Tabi klasik anlatıma uyan özellikleri de yok değil… Film hala gösterimdeyken içeriğinden bahsetmek istemiyorum. Daha çok kişisel eleştirimi yapıp gideceğim.
Sinema hocalarının aksine dönem sineması yapıp dönemi vurgulamadığına dair, popüler sinema yapıp kolaya kaçtığına dair devamlı eleştirilen Çağan Irmak’ın sinemasını seviyorum. Ama… Prenses’in Uykusu’nda benim gibi acemi bir sinemacının bile rahatsız olacağı sahneler var! Bir kere Sevinç Erbulak’ın (Seçil) ve Çağlar Çoruhlu’nun (Aziz) oyunculuğu insanı filmden uzaklaştıran cinsten. Aziz karakterinin çocukluğuna inen canlandırma sahnesi güzel bir tat bıraksa da karakterin bütününü kurtaramıyor. Ayşenil Şamlıoğlu’nun (Hacer), Alican Yücesoy’un (Neşet) ve Genco Erkal’ın (Kahraman Bey) değerli oyunculuklarıysa tenzih edilecek kadar güzel.


Redd’in hastane odasına 3 gitarla yaptığı ziyaretse akıllara zarardı! Sessiz sakin hastahane odasında küçük kızın elini tutup şarkı söyleyen Redd grubunu izlerken Prensesin Uykusu isimli şarkının orijinal halini dinliyoruz. Görüntüdeki durgunluğa diş geçiren bateri ve gotik org sesi keşke hiç olmasaymış… Tek bir gitardan hem bateri hem de flüt seslerinin işitildiği “Klasik Yeşilçam Sahneleri” insanın aklına düşüveriyor. Oynamaya kadar gelen Redd grubu keşke -ilham da oldukları- film için şarkıyı tekrar seslendirseymiş. Aslında yazılacak çok şey var ama hele bir gösterim tarihi bitsin, tekrar konuşuruz =)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yarım Ay

VAR OLMAYAN ÜLKE’NİN KAYIP ÇOCUKLARI

Satın Alınamayan Hayal