Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aksaray Malaklısı

Resim
Tarihi eserlerin bir bir yok olması hepimize dert olmuştu ki çok sevgili müze müdürlükleri çareyi doğadan yana bulmuş. Doğadan derken, müzeleri betondan kurtaracaklar, eserler açıkta olunca kimsenin çalası gelmeyecek gibi düşünceler dolaşmasın aklınıza. Bu yöntemin temelinde çağlar öncesinden kalma bir zihniyet var: Bekçi köpeği! (Aksaray Malaklısı)  Türkiye'deki müzelerin sıkıntısı çok... Mesela müzede var sanılan eser aslında bir bakılıyor ki orijinal değilmiş! Arkeologlar binbir zorlukla izin aldıkları bölgeyi kazarken bir sabah geliyorlar ki kazı alanını birileri daha eşelemiş! Bir de bunlara mucit halkımız ekleniyor tabii. Mesela bir eve bahçe duvarı gerekiyorsa onun taşı illa ki en yakın antik kentten karşılanacak. Camii yapılıyorsa o antik kentin taşları elbette ulvi amaçlar için de kullanılacak. Çünkü antik kent bol! Ve betonsever mucitler her yerde. Ama tüm bu hırsızlıklara elektronik sistemli, güvenlikli, kayıtlı bir çare düşünenler şu anda müze müdürlüklei içi...

Dalga Nereye Çarptı?

B azen enginlere sığmayacak kavgalar ediyoruz. Hatta çoğu zaman “ediveriyoruz”! Babayla, anneyle, bize belki de hiç kimsenin daha yakın olamayacağı kardeşimizle, soluduğumuz hayatla, arkadaşlarımız ve sevgilimizle… Üstelik nedensiz de olabiliyor bunlar! Her tartışmanın bir nedeni vardır illa ki ama neden o an, neden o sözlerle olduğunu çoğu zaman kimse kestiremiyor. Hatta tüm o cümleleri ağzından çıkaran siz bile bunların nedenini sorsalar cevaplayamazsınız. Yiğitliğe toz konduramama durumu da var tabii! Kavgaya başlayıp kırdığını, yanlış anlaşıldığını, kendini doğru ifade edemediğini ya da sıcacık sığ ve güvenli sulardan okyanusa sürüklendiğini fark etsen de bir kere attın o kulacı! Karayı bulana kadar pes etmek yok! Yeter ki korktu da döndü ya da ömrü aynı kıyıda geçti demesinler! Demesinler de bu denizler gittikçe derinleşirmiş, onu hiç söylemediler… Yorulurmuş insan en sevdiklerini incittiğinde… Ve kalbi kulaçlarının ağırlığını taşıyamayacağı kadar çok kırılırmış. Bunları da söyl...

Gölgelerin Gücü Adına!

Resim
Gece oradan buradan sızan ışıklar yüzünden uyuyamayanlara, verginin havaya gitmesine ayar olanlara ve gözü kamaşanlara müjde! Fransa tam da size göre bir uygulama başlatıyor. Övdüğüme bakmayın, aslında az çibanın başı değildir o Fransa. Ama madem ki başı eziliyor, gerisi de gelir inşallah! Dünyanın hiçbir yerinde istenmez herhalde karanlık. İnsanın çoğu işinin ışık ve elektrikle olması bir dert, olmaması ayrı bir dert... Ama asıl dert, milyonlarca dolarlık rantın döndüğü şehirlerde. Fabrikalar, egzoz dumanları derken pustan görünmeyen gökyüzünün ışığı da yetmiyor ki artık bize. İlk pasajın dikildiği Fransa’da vitrinlerle başlayan macera yanında kaldırım ve ışıklandırmayı da hediye etti insanlığa. Malum, insanoğlu sever abartmayı. Işıklar arttıkça arttı. Bugün bazı vitrinlere bakarken gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalmalarımız da ondan. Gözler kör olsun da ne parası gözüksün ne tasarımı düşüncesi de ağır basmıyor değil tabii. Üstelik bunu üreten de biziz alan da biz! Ekonom...

Baba Evi denen birşey var bu dünyada!

Başlığa bakıp aldanmayın. Evlendiğim filan yok. Zaten ben bu kafayla gidersem evde kalacakmışım. Babaannemi en son o çok sevdiği doktoru İshak Bey’e götürdüğümde şikayet etti benden. İshak bey benim kızım olmadı, tek kız torunum da evliliği filan düşünmüyor. Mürüvvetini göremeden gideceğim gibi bir dolu söz söyleyip göz süzdü durmadan. Zaten “he” desem herhalde ertesi güne kısmet bulacak! Ha bunu demeden de kısmet baktığını düşünür gibi oluyorum ki çok korkuyorum, çok! Baba Evi, şu an gitmek, havasını içime çekmek, saatlerce koltuğa gömülüp boş boş bakınmak istediğim ev. Büyüklüğüyle bitmeyen şehir, her yana biriken kalabalıklar, böbür böbür dolaşılan iş yaşamı, tanıdık insanlar ve tanımadıklar, tüm gereksiz ayrıntıları öne çıkaran vitrinler her yanı, her yanı doldurup kalbimi sonuna dek sıktığında… Ben bavulumu alıp gitmek istiyorum! Zili sonuna dek çalayım... Çalayım… Üstelenmesinden bıktırıp kapıya koşturana dek çalayım. Kapı açılana kadar geçen 5 saniye gözümde bin dakika ...