Sözümüz Var Goralı Yiyeceğiz!

         
Dünyanın en sıkıcı pazartesilerinden birini daha yaşıyorduk. Sendromu bir kez daha atlatıp hevesle evlere dönerken gökyüzünden düşen ceviz büyüklüğündeki damlalar karşıladı bizleri. Hızlıca koşuşup şehrin olanca kalabalığı ile gitmek istediğimiz yerlere yöneldik. Kimi sadece ıslanmadan evine gitmeyi kolluyor kimi arkadaşını bekletmemek için acele ediyordu. Ben eve gitmek için Beşiktaş iskelesinde motora binenlerdendim. 5 dakikalık Üsküdar yolunda genellikle kimse kimseyle konuşmaz. Kulaklığı olan müziğini dinler, merakı olan dedikodusunu aktarır, kitabı ve telefonu olan kafasını kucağına gömer ve yolcuların az bir kısımı da denize odaklanır. Fakat bugün, denizin üstünde seyrederken yağmur o kadar şiddetlendi ki herkes gözünü cama dikip denizle göğü ayıran çizgiyi bulmaya and içti. Nihayetinde az sonra ıslanacak olmanın verdiği tedirginlikle Üsküdar’a yaklaşırken motordan birinci inenlere verilecek ödülü kucaklamak üzere(!) ön sırada oturanlar adetini bozmadan ayaklandı. Korkusuz ve profesyonel inişçiler kapıya doğru ilerlerken iniş yarışında kaybetmeye odaklı bizler de ardlarına düştük. Fakat her gün binlerce insanı o yakadan bu yakaya taşıyan motor bu kez kimseyi kıyıya bırakamadı. Yağmur o kadar kötü bir hal almıştı ki, kimse, birinciler bile inmeye cesaret edemedi. O esnada bence herkes konuya vakıf oldu: aynı geminin yolcusuyduk biz. Siyahı, beyazı, kapalısı, açığı, teyzesi, amcası, anarşisti, milliyetçisi, lezbiyeni, homofobiği, delisi, öğrencisi, rakip şirket çalışanı ve işçisi… Ne kadar yaşayacağını bilmeyen, eve dönüşü bile bir deli yağmura bakan insanlardık işte. Kafa delen yağmurdan ıslanmamak için bir süre iskelenin tentesinde bekledik. Tam hızı azaldı, fırsat bu fırsat dedik ki yağmur bizi bu kez de merkeze yürürken yakaladı. 
Goralının kralını yapan Üsküdar büfelerinin tentesine sığındık. Burada bir aydınlanma daha geldi bize. Anladık ki tente çok gerekli bir şey ve onu yapan da takan da kesinlikle cennetlik. Herkes öyle çok ıslandı ki utanacak, sıkılacak bir fark kalmadı aramızda. Birbirini hiç tanımayan insanlar muhabbet etmeye, birbirlerinin perişan halini gösterip gülmeye başladı. Biraz belediye, en çok da küresel ısınmaya sebep olanlar yedi küfrü. Bu küfürler hayli doğru yerlere gitmiş olacak ki küresel ısınmanın başrolündeki araçlar da bir bir yolda kaldı. 
Ama onların haline üzülen, yardımlarına koşanlar da yine küfrü sallayanlar oldu. Bugün ıslana ıslana bulduk evin yolunu ve ufacık korkuların bizi nasıl da birleştirebileceğine tanık olduk. Şimdi yazıyı bitirip demlenen çayımı alacağım ocaktan. Bir de tentede bekleyenler olarak bir sözümüz var büfeci abiye. Yarın gidip en güzelinden bir goralısını yiyeceğiz. Dileriz kuru bir şekilde… 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yarım Ay

VAR OLMAYAN ÜLKE’NİN KAYIP ÇOCUKLARI

Satın Alınamayan Hayal