Müziğin ta kendisi: John Barry
Herkes aynı şehirde yaşar, aynı vapura biner, aynı güneşe bakar ve aynı yolu koşar. Ama kimse aynı hissetmez. Aslında bir “konu” vardır ve hayat ona göre işler. Bu tuhaf işleyiş, blöf yaptırdığına inandığı an masaya kare asını bırakır ve her yolculukta size yeni yeni oyunlar çıkarır. Bu oyunlarda mühim olan, ne istediğini bilmektir ve hayat hangi yöne, ne kadar güçlü akarsa aksın ona aldırış etmemektir. Tüm bu karmaşa içerisinde ne kadar ilerleyebilirsiniz, oyuncunun blöflerine ne kadar dayanırsınız bilemiyorum ama bundan yıllar önce, 14 yaşında amacını keşfeden bir çocuk, hayallerini renkli uçurtmasına bağladı ve o ipin ucunu hiç bırakmadı. Uçurtması öyle çok yükseldi ki… Onlarca ülkede binlerce şehir gezdi ve milyonlarca insanı ezgileriyle hislendirdi. Besteleriyle o, söylemek isteyip de sustuklarımızı; aşkı, kıskançlıkları, merakı ve “olmayacak” fikirlerimizi haykırdı. O uçurtmalı çocuk, efsanevi James Bond film serisinin bestecisi olan, 1970’lerden bu yana yüzlerce TV ve film müziği yapan, aynı zamanda sayısız orkestra yöneten John Barry’den başkası değildi.
Tekne kazıntısı
Yıllar önce çekilen Benim Afrikam, özgün adıyla Out of Africa, eşsiz güzellikteki ovalardan çıkıp gelmişti şehrimize ve yalnızlık duygusuyla çalmıştı kapılarımızı. Her gün içtiğimiz kahve, oralarda yetişiyordu ve yine oralarda sömürü kavgası sürüyor, ihmal, hırs ve ihanet yetişiyordu… Film, her notasıyla biraz daha içimize sızarken, Akademi Ödülleri de alkıştan yıkılıyordu. Sydney Pollack’ın yönettiği Benim Afrikam o yıl, içlerinde 7 Oscar, 3 Altın Küre ve 3 BAFTA ödülünün de bulunduğu 22 ödüle adını yazdırdı. Filmin başarılı bestecisi John Barry, mutlu ifadesiyle ilerlediği sahneden En İyi Orijinal Şarkı Oscar’ıyla ayrıldı. Bu ödülün aynısını Kurtlarla Dans/Dances with Wolves’in müzikleri için, 1990 yılında tekrar kucaklayacaktır. James Bond ve Charlie’nin Melekleri/Charlie’s Angels gibi bol aksiyonlu filmlere müzikleriyle adeta ruh katan Barry, geçtiğimiz aylarda yirmi yaşına basan dünyaca ünlü çizgi film Simpsonlar/The Simpsons için de beste yapmıştır.
İngiltere’nin York şehrinde dünyaya gelen John Barry, üç çocuklu ailesinin “tekne kazıntısı” idi. Babası Jack Barry, çok sayıda yerel sinemanın sahibiydi ve bu ayrıntı onun dünyasını sadece sinema ile bitirmemiş, başlatmıştı da. Monsieur Verdoux isimli Charles Chaplin filminin gösterimde olduğu 1947 yılında Barry,14 yaşlarındaydı ve babasının sinemalarında tek başına projeksiyon kutusunu çalıştırabiliyordu. Çevresi, işi, gücü sinemaydı ve çok kısa bir süre sonra geceleri izlediği filmlerin müziklerini asimile etmeye başlamıştı. Henüz St. Peters okuluna devam ederken Barry, film müziği kompozitörü olmaya karar verdi. Önce yakın bölgelerdeki eğitimcilerden piyano ve trompet dersleri aldı, sonra da DrFrancis Jackson ve “Bill” lakaplı William Russo’nun titiz eğitimlerinden geçti. Kariyeri için gerekli donanımı kazanan Barry’nin ne yazık ki iş kurma konusunda en ufak bir fikri yoktu. Müzik, zor bir işti. Bilmem kim sanatçının, gizli hisleriyle yazdığı yüzlerce notayla tanışmak, tartışmak gerekiyordu. Bazıları kalbine çok uzaktı… Bazıları öyle güzel, öyle kuvvetli ve öyle naifti ki… İşte onları çalmak da çok güçtü… Hiç görmediği diyarlardan kopup gelmişlerdi ve hiç işitmediği yüzler içeriyorlardı. Ama o şanslıydı… Hissediyordu. Görme engelli birinin karşısındakine dokunurken hissettikleri gibi o da her notaya dokunuşunda hissediyor, sanki dokunuşlarıyla görüyordu. Bando işiyle birlikte çalma eylemini kavrayan Barry, çalışma prensiplerine alıştı. Bunda akşamları caz orkestrası ile yaptığı çalışmaların katkısı da vardı.
Yetenekle gelenler
Müzik ve çalışmayla ilgili yeni fikirler ve tecrübeler edinen Barry, sonunda bandonun eşsiz ve güçlü kalabalığından oluşan senkronizasyondan ayrıldı. İşte böylece adı John Barry Seven olan kendi küçük grubunu kurdu… Yıllar, güneşe uzanmak isteyen sarmaşıklar gibi hızla boynunu uzatmış ve 1957’yi yakalamıştı. Bu senelerde başarılı turnelere imza attılar. Kimi TV programları da bu genç grubu davet ediyor ve kitlelere tanıtıyordu. Sonunda EMI ile sözleşme yapan Barry, hayal ettiği özel odalarda ilk kayıtlarını doldurdu. Kabul etmek gerekir ki Barry’nin ilk kayıtları pek de listelere girememişti. Ama bu, ne onun ne de EMI’nin boynunu bükmedi. Barry’nin yeteneğini ve alt yapısını yeterli bulan şirket sorumluları onu, diğer sanatçıların şefliğini ve aranjörlüğünü yürüteceği Abbey Road Stüdyoları’na yönetmen olarak atadı. Abbey Road, o günlerde klasik eserlerin yanı sıra pop ve rock gruplarına da kapısını açmıştı. Ayrıca Barry’nin hayali olan film müziği kayıtları burada çeşitli işlemlerden geçiyordu. Bir zaman sonra da Ian Fleming’in yazdığı, başrolünde ise geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Joseph Wiseman’ın oynadığı James Bond serisinin 1962 yapımlı ilk filmi Dr. No ile adını silinmemek üzere ünlü film bestecileri arasına yazdırdı.
Kırmızı nokta
Aradan birkaç yıl geçmişti ve Barry’nin iş başarıları özel hayatına da yansımıştı. Hayatı boyunca şarkıcılıktan oyunculuk ve yönetmenliğe kadar birçok iş yapan, yardım severliğiyle İngiliz Kraliyet Nişanı’na da sahip olan başarılı bir kadınla, Jane Birkin ile hayatını birleştirdi. Bazılarınız Jane Birkin’i 2004 yılının Aralık ayında geldiği İstanbul konserinden de hatırlayacaktır. Tabi henüz bunların hiç biri gerçekleşmemişti. Yıl, 1965’ti ve bu evlilik 1968’e kadar sürecekti… Bu ayrılıktan bir yıl evvel kızları doğar ve genç çift, Kate isminde karar kılar. 1969 yılında özel hayatındaki çalkantıları bir kenara bırakan Barry, açık konusu ile sinemaların göstermeyi reddettiği, gazetelerinse reklam almaktan kaçındığı ancak Oscar Ödülleri’nden En İyi Film payesini alan ilk ve tek X-Rated film; Geceyarısı Kovboyu’nun bestelerini yapmıştır. O dönemler henüz pornografik filmler yoktur ve New York’a erkek fahişe olmak için giden taşralı genç bir adamın anlatıldığı filmin konusu eleştirmenlerce yerden yere vurulmuştur. Başlıca rollerinde Dustin Hoffman ve Jon Voight’un oynadığı, özgün adı Midnight Cowboy olan film, X-Rated ismi verilen kategoriyle 17 yaşından küçüklere yasaklanmıştır. Bir zaman sonra ise Ulusal Film Arşivi’nde “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmler” arasına sokulacak ve Amerika’da Tüm Zamanların En İyi 43. Filmi seçilecektir.
Amerikan sinemasında bu denli tutulan birinin Türk sinemasında hiç yer edinmemiş olmasını düşünemeyiz tabi. John Barry, 1968 yılında The Lion in Winter adında tarihi bir filmin müziklerini bestelemiştir. Bol ödüllü bu filmi izlerseniz, inanın hiç yabancılık çekmeyeceksiniz. Barry’nin bu film için bestelediği gerilim dolu müzikler, Türkiye’de Bizans’ın konu edinildiği Tarkan ve Battal Gazi’de kullanılmıştır. Böylece Barry, dolaylı da olsa besteleriyle Türk sinemasına çeşitli katkılarda bulunmuştur.
Tekne kazıntısı
Yıllar önce çekilen Benim Afrikam, özgün adıyla Out of Africa, eşsiz güzellikteki ovalardan çıkıp gelmişti şehrimize ve yalnızlık duygusuyla çalmıştı kapılarımızı. Her gün içtiğimiz kahve, oralarda yetişiyordu ve yine oralarda sömürü kavgası sürüyor, ihmal, hırs ve ihanet yetişiyordu… Film, her notasıyla biraz daha içimize sızarken, Akademi Ödülleri de alkıştan yıkılıyordu. Sydney Pollack’ın yönettiği Benim Afrikam o yıl, içlerinde 7 Oscar, 3 Altın Küre ve 3 BAFTA ödülünün de bulunduğu 22 ödüle adını yazdırdı. Filmin başarılı bestecisi John Barry, mutlu ifadesiyle ilerlediği sahneden En İyi Orijinal Şarkı Oscar’ıyla ayrıldı. Bu ödülün aynısını Kurtlarla Dans/Dances with Wolves’in müzikleri için, 1990 yılında tekrar kucaklayacaktır. James Bond ve Charlie’nin Melekleri/Charlie’s Angels gibi bol aksiyonlu filmlere müzikleriyle adeta ruh katan Barry, geçtiğimiz aylarda yirmi yaşına basan dünyaca ünlü çizgi film Simpsonlar/The Simpsons için de beste yapmıştır.
İngiltere’nin York şehrinde dünyaya gelen John Barry, üç çocuklu ailesinin “tekne kazıntısı” idi. Babası Jack Barry, çok sayıda yerel sinemanın sahibiydi ve bu ayrıntı onun dünyasını sadece sinema ile bitirmemiş, başlatmıştı da. Monsieur Verdoux isimli Charles Chaplin filminin gösterimde olduğu 1947 yılında Barry,14 yaşlarındaydı ve babasının sinemalarında tek başına projeksiyon kutusunu çalıştırabiliyordu. Çevresi, işi, gücü sinemaydı ve çok kısa bir süre sonra geceleri izlediği filmlerin müziklerini asimile etmeye başlamıştı. Henüz St. Peters okuluna devam ederken Barry, film müziği kompozitörü olmaya karar verdi. Önce yakın bölgelerdeki eğitimcilerden piyano ve trompet dersleri aldı, sonra da DrFrancis Jackson ve “Bill” lakaplı William Russo’nun titiz eğitimlerinden geçti. Kariyeri için gerekli donanımı kazanan Barry’nin ne yazık ki iş kurma konusunda en ufak bir fikri yoktu. Müzik, zor bir işti. Bilmem kim sanatçının, gizli hisleriyle yazdığı yüzlerce notayla tanışmak, tartışmak gerekiyordu. Bazıları kalbine çok uzaktı… Bazıları öyle güzel, öyle kuvvetli ve öyle naifti ki… İşte onları çalmak da çok güçtü… Hiç görmediği diyarlardan kopup gelmişlerdi ve hiç işitmediği yüzler içeriyorlardı. Ama o şanslıydı… Hissediyordu. Görme engelli birinin karşısındakine dokunurken hissettikleri gibi o da her notaya dokunuşunda hissediyor, sanki dokunuşlarıyla görüyordu. Bando işiyle birlikte çalma eylemini kavrayan Barry, çalışma prensiplerine alıştı. Bunda akşamları caz orkestrası ile yaptığı çalışmaların katkısı da vardı.
Yetenekle gelenler
Müzik ve çalışmayla ilgili yeni fikirler ve tecrübeler edinen Barry, sonunda bandonun eşsiz ve güçlü kalabalığından oluşan senkronizasyondan ayrıldı. İşte böylece adı John Barry Seven olan kendi küçük grubunu kurdu… Yıllar, güneşe uzanmak isteyen sarmaşıklar gibi hızla boynunu uzatmış ve 1957’yi yakalamıştı. Bu senelerde başarılı turnelere imza attılar. Kimi TV programları da bu genç grubu davet ediyor ve kitlelere tanıtıyordu. Sonunda EMI ile sözleşme yapan Barry, hayal ettiği özel odalarda ilk kayıtlarını doldurdu. Kabul etmek gerekir ki Barry’nin ilk kayıtları pek de listelere girememişti. Ama bu, ne onun ne de EMI’nin boynunu bükmedi. Barry’nin yeteneğini ve alt yapısını yeterli bulan şirket sorumluları onu, diğer sanatçıların şefliğini ve aranjörlüğünü yürüteceği Abbey Road Stüdyoları’na yönetmen olarak atadı. Abbey Road, o günlerde klasik eserlerin yanı sıra pop ve rock gruplarına da kapısını açmıştı. Ayrıca Barry’nin hayali olan film müziği kayıtları burada çeşitli işlemlerden geçiyordu. Bir zaman sonra da Ian Fleming’in yazdığı, başrolünde ise geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Joseph Wiseman’ın oynadığı James Bond serisinin 1962 yapımlı ilk filmi Dr. No ile adını silinmemek üzere ünlü film bestecileri arasına yazdırdı.
Kırmızı nokta
Aradan birkaç yıl geçmişti ve Barry’nin iş başarıları özel hayatına da yansımıştı. Hayatı boyunca şarkıcılıktan oyunculuk ve yönetmenliğe kadar birçok iş yapan, yardım severliğiyle İngiliz Kraliyet Nişanı’na da sahip olan başarılı bir kadınla, Jane Birkin ile hayatını birleştirdi. Bazılarınız Jane Birkin’i 2004 yılının Aralık ayında geldiği İstanbul konserinden de hatırlayacaktır. Tabi henüz bunların hiç biri gerçekleşmemişti. Yıl, 1965’ti ve bu evlilik 1968’e kadar sürecekti… Bu ayrılıktan bir yıl evvel kızları doğar ve genç çift, Kate isminde karar kılar. 1969 yılında özel hayatındaki çalkantıları bir kenara bırakan Barry, açık konusu ile sinemaların göstermeyi reddettiği, gazetelerinse reklam almaktan kaçındığı ancak Oscar Ödülleri’nden En İyi Film payesini alan ilk ve tek X-Rated film; Geceyarısı Kovboyu’nun bestelerini yapmıştır. O dönemler henüz pornografik filmler yoktur ve New York’a erkek fahişe olmak için giden taşralı genç bir adamın anlatıldığı filmin konusu eleştirmenlerce yerden yere vurulmuştur. Başlıca rollerinde Dustin Hoffman ve Jon Voight’un oynadığı, özgün adı Midnight Cowboy olan film, X-Rated ismi verilen kategoriyle 17 yaşından küçüklere yasaklanmıştır. Bir zaman sonra ise Ulusal Film Arşivi’nde “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli filmler” arasına sokulacak ve Amerika’da Tüm Zamanların En İyi 43. Filmi seçilecektir.
Amerikan sinemasında bu denli tutulan birinin Türk sinemasında hiç yer edinmemiş olmasını düşünemeyiz tabi. John Barry, 1968 yılında The Lion in Winter adında tarihi bir filmin müziklerini bestelemiştir. Bol ödüllü bu filmi izlerseniz, inanın hiç yabancılık çekmeyeceksiniz. Barry’nin bu film için bestelediği gerilim dolu müzikler, Türkiye’de Bizans’ın konu edinildiği Tarkan ve Battal Gazi’de kullanılmıştır. Böylece Barry, dolaylı da olsa besteleriyle Türk sinemasına çeşitli katkılarda bulunmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder